MÜZİKOLOJİ AÇISINDAN "RAUF YEKTA'NIN MUSİKİ ANTİKALARI"


RECEP USLU

Rauf Yekta’nın geride kalan musiki antikaları Prof. Dr. N. Doğrusöz’ün editörlüğünde yayınlandı. Bu bir ekip çalışması, ekipte emeği geçenlere de teşekkürler. Hepsinin adları kitapta var. Daha önce bu eseri yine bu köşede duyurmuştuk, yazının başlığı <Rauf Yekta Küstü mü?> idi. Şimdi eseri biraz daha tanıyalım.

Çalışmanın bir proje olarak başladığını ve İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın projeyi hızlı proje olarak desteklemesini çok anlamlı buluyorum. Eseri yayın dünyasına kazandıran Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı (Araştırma inceleme dizisi 151) son zamanlarda Türk musikisi kaynaklarına sahip çıktığı, Türk ve dünya müzikolojisine katkıda bulunduğu, evrensel müzikoloji kaynaklarını yayınladığı için tebrikleri hak ediyor.

Rauf Yekta’nın Musiki Antikaları güzel bir adlandırma olmuş. Çalışmanın bir ekip tarafından tamamlanmış olması gerçekten takdire şayan. Müzikoloji camiasında ekip çalışması ürünü nadir görülür. Bu açıdan ekipteki, gerek iç kapakta adları yazılı olanları, gerekse editörün OTMAG gurubu olarak nitelendirdiği herkesi tebrik ediyorum. OTMAG İTÜ Arı Çalışma Grubunun ikinci yayını olan eserin oluşum sürecini editör yeterince açıklamış. Ardından küçük torun Cem Yektay’ın kaleme aldığı önsözde ise kitapların Rauf Yekta’dan sonraki intikal süreci hakkında bilgi öğrenebiliyoruz. Ayrıca kitapta kullanılan sınıflandırmadaki harflerin (s. Vii) ne anlama geldiği de açıklanmış. Koleksiyon hakkında İbnülemin’den S. Erguner’e kadar çeşitli müzikoloji ile ilgilenen kişilerin değerlendirmelerine yer verilen editörün giriş yazısında, koleksiyonun ön tasnifi yapılmış bir listesi OTMAG’ın sitesinde yayınlanmış olduğu belirtilmiş. Eserde koleksiyonun el yazmaları, nota defterleri, nadir basımlar, belgeler ve fotoğraflardan olmak üzere beş bölüm tasarlanmış. Editör N. Doğrusöz girişte bölümleri ayrı ayrı tanıtmış.

Yazmalara ayrılan birinci bölümdeki eserler arasında dikkat çekici olarak elbette bir başka nüshası bilinmeyen Nota-yi Türki’ye ilk sırada yer verilmiş. Ardından Kevseri nüshası gelmektedir. Editör Kırşehri, Ladiki’nin Fethiyye’si, Şükrullah’In eseri, Nasır Dede’nin Tahririyesi, Kaşani’nin Kenzut-tuhaf’ı, Kevkebi’nin risalesi, Meragi’nin Camiul-elhan’ı, Süleyman Çelebi’nin Mevlid nüshaları ve Türkçe’ye çevirileri hakkında yeterince dikkat çekici bilgiler verilmiş. Bazı yazma eserleri istinsah ederken Yurt dışından getirttiği ve Alman Enstitüsünde istinsah ettiğini Rauf Yekta’nın kendisi de belirtmiş. Koleksiyonda bulunan güfte mecmualarına da bu yazmalar içinde yer verilmiş. Girişinde <Kavl-i Itri> yazan güfte mecmuası özellikle dikkati çekiyor. Birinci bölümde 51 yazma eser kısa notlarla, ama içindekilerin listesi yapılarak verilmiş. Rauf Yekta’nın tercümeleri de bu bölümde yer almaktadır. Burada verilen Meragi’nin Camiül-elhan’ı, Ladiki’nin Fethiyye’si eksik tercüme, Cami’nin müzik risalesi ise iki defter (92 s.+90 s.) halinde, muhtemelen tamamı.

Eserin ikinci bölümü nota defterlerine (s. 81-144) ayrılmış. Büyük çoğunluğu Hamparsum notasıyla yazılmış olup, Kanuni Hacı Arif Bey’in, Nayi Ali Dede’nin ve Saray incesaz musiki defterleri olması önemlidir. Nota defterlerinde peşrev, saz semai, köçekçeler kaydedilmiş. Bu bölümde 32 defter tanıtılmış. Defterlerde bulunan eserlerin listeleri büyük bir titizlikle listelenmiş.

Eserin üçüncü bölümünde nadir basmalar (s. 147-154) yer almaktadır. Sekiz adet nadir basma tanıtılmıştır. Tenevvuat-ı Raks u Musiki başlıklı iki adet (1318, 4 sayfa-1316, 19 sayfa) yayın hiç bir müzik kataloğunda görülmeyen nota yayınıdır. İlkinin üzerinde <hafta aralarında tevzi olunan tefrikanın birinci kısmı> yazarken ikincisinde ise 1314 tarihinde Maarif Nezareti’nce verilen izinden bahseden bir not vardır. 

Eserin dördüncü bölümü belgelere ayrılmış (s. 155-200), burada 41 adet belgeye yer verilmiş. Musiki Istılahat’ını tespit için görevlendirilmesinin belgesi gibi, belgeler arasında benim en dikkatimi çeken Rauf Yekta’nın Şark Musikisi Tarihi’nin neden yarım kaldığı sorusunun belgeleridir. Türk Ocağı kendisinden müzik tarihini Türk musikisi ile Batı musikisini karşılaştırma yapmadan bir müzik tarihi yazmasını istediğinin, Rauf Yekta’nın ise buna karşı olumsuz ama dik duran cevabının belgeleri (s. 162-163) yer almaktadır. Gazimihalzade’nin uhdesinde devam eden Türk Musikisinin Ana Hatları programına Rauf Yekta dahil edilmiş, eleştirilerinin basılacağından bahsedilmiş ama onun eleştirileri basılmış mıdır bilmiyoruz. Rauf Yekta’nın musiki inkılabı konusunda hassaslaştığını Ali Rıfat Bey’in mektubundan öğreniyoruz. Daha bunun gibi nice belgeler. Bu belgelerin bazılarından N. Doğrusöz Darülelahan (2018) adlı eserde yayınlanan makalesinde de bahsetmiştir. 

Eserin beşinci ve son bölümü fotoğraflara ayrılmış (s. 201-223), çoğunluğu nadir olan 32 adet fotoğrafa yer verilmiş. Fotoğraflar Rauf Yekta’nın mührü ile başlayıp, kendi fotoğraflarından sonra, Mesut Cemil gibi tanıdıklarının fotoğrafları ve Darülelhan halk müziği derlemelerinde çekilen fotoğraflardan oluşmaktadır.

Eserin devamı gelecek mi gelmeyecek mi? Çünkü eser sadece onlarca sandıktan önemli görülen bir kısmının kataloğu. Dolayısı ile bütün yazmaları içermemektedir. Küçük torun Cem Yektay’ın eserin basımına izin verdiği kısım kadarını bilebiliyoruz, kendisine teşekkür ederiz. Geriye kalanların akıbetinin ne olacağını, geride neler olduğunu henüz bilmiyoruz.

Bu eserde ne yazık ki Rauf Yekta’nın (Meragi’nin Camiül-elhan’ı ve Ladiki’nin Fethiyesi gibi) yarım kalan tercüme çalışmalarını öğreniyoruz. Sadece Abdurrahman Cami’nin müzik eserinin tercümesi tam görünüyor. Makasıd gibi tercüme etmeği düşündüğü ama yeterince ilgi görmediği için çevirmekten muhtemelen vaz geçtiğini tahmin ettiğimi bir kaç yerde yazmıştım. Nitekim Meragi’nin Cami’si için de tercüme ettiği yazılmış olmasına rağmen eserin sadece bir kısmının tercümesi çıktı. Rauf Yekta’nın hayatını yazanların belirttikleri Makasıd tercümesi bu katalogda yok. Bazı yazılarda görülen Urmevi’nin Edvar’ı ve Şerefiyye’si, Şirazi’nin Dürretüt-tac tercümeleri de yok. Listelenen yedi tercüme eserden üçü hakkında katalogda bilgi bulunmaktadır. Bu gibi eser tercüme çalışmaları diğer sandıklarda olabilir. Bu yayın için, sadece söyleyebileceğim müzikoloji için çok geç kalmış bir çalışma. Vefatının üzerinden 83 yıl geçti, burada görülen bazı yazmalar üzerinde Türkiye’de bazı müzikologların tercüme çalışmaları yapmış olduğunu da hatırlatayım. Ayrıca anıları gibi katalogdaki bazı yazmalar üzerinde de yayınlar yapılmıştır (mesela Gönül Paçacı’nın makalesi gibi).

Yayında takdir ettiğim iki şeyden biri yazmaların her birinin tek tek içindekilerinin sıralanmış olmasıdır. Diğeri ise Darülelhan kelimesinin imlasıdır, birilerinin yazılarında aslı böyledir havasıyla terkip işaretli yazılmasına inat tek bir kelime imlasıyla yazılmıştır. Yayın <Biz ekibiz> diyenlere örnek bir <ekip çalışması> olmuş.

Tek eleştirim kitabın başındaki içindekiler sadece bölüm başlıklarından oluşuyor, oysa her esere verilen numaralar ve tanıtılan kitapların adları sayfalarıyla listelenebilirdi.

Rauf Yekta döneminin siyasi programı gereği bazı çalışmaların engellendiği anlaşılmaktadır. O dönemlerde yapılması gereken çalışmalar engellendi de ne oldu? Olması gerekenler eninde sonunda birileri tarafından yapıldı, gerçekler geciktirilmiş oldu. Ortada olanlar Rauf Yekta’nın 60 yaşlarında iken 1930’da neden küstüğünü göstermiyor mu? Bir de ayrıntılı anıları olsaydı. Nankörlük ve kıymet bilmemenin örneklerine daha çok rastlayabilirdik.

Benim de tanımış olduğum koleksiyonu bir arada tutmaya çalışan Yavuz Yektay 2014 tarihinde vefat etti. Torunu Cem Yektay (d. 1954) şimdi yaşlı ve hasta. Rauf Yekta’dan kalan mirasın öneminin farkında olup ordan oraya dolaştırıp, kasalarda koruma altında tutmuşlar, Cem Yektay’ın yanısıra varislerden Yıldız Bağcan (d.1951), Sanem Yektay (d.1957) ve vefat eden kardeşleri Emced  Yektay’ın (1959-1993) kızı Selen Yektay bu sıkıntıyı göğüslemişler, bu değerli eserleri korumak için aylarca kasa kirası vermişler. Miras haktır, onların dışında kimse mirasın bağışlanmasını isteme hakkına sahip değildir. Kimsenin koleksiyon sahiplerinden yazmaları ve belgeleri bağışlamalarını istemeleri doğru değildir. Bu koleksiyon mirasçıların malıdır, onları bağışlayıp bağışlamamak onların hakkıdır. Kimsenin mirasçılara baskı yapmaya hakkı yoktur.

Geçen hafta toplumsal problem üzerinde duracağız demiştik. Bu yazıda değindiğimiz konu da toplumsal probleme değinmiş olmakla birlikte aslında işlemeyi düşündüğümüz konu sonraya kaldı.

musikidergisi.com, 22.10.2018